Yazan: Taner Alptekin

Bayramlar, sadece dini vecibelerin yerine getirildiği zaman dilimleri değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, hatırlanmanın ve hatırlatmanın yeniden canlandığı dönemlerdir. Bayram sonrası yaptığım gözlemler, bu ruhun toplumda nasıl karşılık bulduğunu ve bazı geleneklerin hâlâ ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Kabir Ziyareti: Sessizliğin İçindeki Vefa
Bayram arifesinde yaptığımız kabir ziyaretiyle başladık bu anlamlı yolculuğa. Ebediyete göç eden yakınlarımızın huzuruna çıktık. Sessizliğin içinde yükselen dualar, geçmişin bugüne uzanan sesi gibiydi. Her mezar başında bir hayat, bir hatıra... Bizden beklenen sadece bir Fatiha değil, aynı zamanda bir vefa borcuydu.
Ev Ev Ziyaret: Poşetli Bayram Sevinci
Bayramın birinci günüydü. Önce cuma namazı için camiye gittik. Saf saf dizildiğimiz o saflarda sadece dua değil; birlik, aidiyet ve inanç da vardı. Namaz sonrası çocuklarıma döndüm ve “Hazır mısınız?” dedim. Gözleri parladı. Çünkü biliyorlardı: Şimdi sırada bayram ziyaretleri vardı. Elimizde şeker dolu poşetlerle çıktığımız hane ziyaretleriydi. Çocuklarım yanımda, kapı kapı velilerin ve büyüklerin bayramına gittik. Bu ziyaretler, sadece bayramlaşmak değil; aynı zamanda hatırlamak ve hatırlatılmak adına bir nevi gönül köprüsüydü. Ziyaret ettiğimiz bazı evlerde, bizi kapıda karşılayan insanların gözlerindeki şaşkınlık dikkatimi çekti. Zamanın hızla tükettiği değerlerden biri olan bayramda ziyaret, yeniden kapılarını çalan bu samimi dokunuşla onları hem sevindirmiş hem de duygulandırmıştı.
Sevinç ve Şaşkınlık
Karşılaştığımız sevinç kadar şaşkınlık da dikkat çekiciydi. Eskiden doğal olan bir davranışın bugün olağanüstü bir eylem gibi algılanması düşündürücüydü. Bu durum, toplum olarak git gide bireyselleştiğimizi, geleneksel bağlarımızın gevşemekte olduğunu gösteriyor. Oysa bir çocuğun elinde poşetle bayram ziyareti yapması, sadece bir tatlı alma anı değil; aidiyet duygusunun, paylaşmanın, görgünün ve ahlaki değerlerin pekiştiği bir anıdır.
Misafirperverlik
Velilerimizin samimi misafirperverlikleri, içten ikramları ve dua dolu sözleri bizleri hem mahcup etti hem de mutlu. Bu vesileyle, bizleri kapılarında değil gönüllerinde ağırlayan tüm ailelere yürekten teşekkür ediyorum. Evlerinize olduğu kadar gönüllerinize de konuk olabildiysek ne mutlu bize.
Bayram Sadece Tatil Değildir
Toplumun derinliklerine indiğimizde, bayramın hâlâ canlı bir ruh taşıdığını görmek sevindirici. Ancak bu ruhu diri tutmak için küçük ama samimi çabalar gerekiyor. Bir poşet şekerle, birkaç çocuğun tebessümüyle, bir mezar başındaki dua ile, bir bardak çayın yanında edilen muhabbetle... Bayram, tatil değil; bir ruh halidir. Ve o ruh, yaşatıldıkça anlam kazanır