Serkan Olcay
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Köşe Yazıları
  4. Top Atışının Gölgesindeki Mutluluk.

Top Atışının Gölgesindeki Mutluluk.

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Ramazan denildiğinde zihnimde ilk canlanan görüntü, kilometrelerce uzaklıktaki top atışını izlerken duyduğumuz heyecan. Çocuk yüreğimizle bu sesi duymak, iftarın geldiğini müjdeleyen en büyük sevinç kaynağımızdı. Hele bir de oruç tutan çocuklar olarak büyüklerimiz tarafından top atışına yakın sırtlarda gezdirilmek yok muydu? İşte o anlar, bizim için Ramazan’ı daha da özel ve unutulmaz kılan anlardı.
O zamanlar sofralarımız şimdiki gibi çeşit çeşit yemeklerle donatılmazdı belki ama huzur, sevgi ve saygı eksik olmazdı. Büyüklerimizle aynı sofrada oturmanın verdiği mutluluk, o sofraya en güzel tatları eklerdi. Bir hurma, bir tas çorba ve ardından edilen dualar… Ramazan’ın bereketi sadece yemekte değil, o sofrada paylaşılan duygularda gizliydi.
Geçmişin Ramazan pidelerinin kokusu bile bir başkaydı. Fırınların önünden geçerken içimizi saran o mis gibi koku, iftar saatinin yaklaştığını hissettirirdi. Ramazan’ın eski maneviyatını anlatmaya bile gerek yok, çünkü her anında huzur, paylaşma ve dayanışma vardı. Hele bir de bayram sabahları… Bayram namazından döndüğümüzde her evin önünün süpürülmüş, bayramın gelişiyle adeta taptaze bir hava estiğini görmek, o özel günün ruhunu iliklerimize kadar hissettirirdi.
Ve çocukken ellerimize yakılan kınalar.
Bayram akşamları büyük büyük tepsilere hazırlanmış tatlıları, börekleri mahalledeki fırınlara götürmek. O fırınlarda pişen her tepsi, sadece bir tatlı değil, aynı zamanda ailece paylaşılan mutluluğun, birlikteliğin bir sembolüydü.
İftar sonrası ise başka bir telaş başlardı. Teravih namazına gitmek için adeta yarışırdık. O caminin avlusunda koştururken, Ramazan’ı iliklerimize kadar hissederdik. Ne oyunlar ne de eğlenceler bizi bu mutluluktan alıkoyamazdı. Çünkü Ramazan, sadece aç kalmak değil; paylaşmak, sevinmek ve ruhumuzu arındırmak demekti.
Ve o eski Ramazanlarda bir başka güzellik daha vardı.
Merkezi sistem ezanlarının olmadığı, her camiden farklı kıratlarda yükselen ezan sesleri. Her biri farklı bir makamla okunan ezanlar, gökyüzüne karışırken Ramazan’ın maneviyatını daha da derinden hissettirirdi. Semaya yükselen o ahenkli ezanlar, mahallelerde yankılanır, iftara dakikalar kala huzurun içimize dolmasına vesile olurdu.
Bugün dönüp baktığımda, çocukluk Ramazan’larımızın bambaşka bir huzur taşıdığını fark ediyorum. Belki zaman değişti, belki biz büyüdük, ama içimizdeki o Ramazan sevinci hiç eksilmedi. Çünkü Ramazan, bir ay değil, kalpte taşınan bir duyguydu. Ve çocukluğumuzun top atışları, pideleri, bayram sabahları, farklı makamlarda yankılanan ezanları hala kulaklarımızda yankılanıyor.

Top Atışının Gölgesindeki Mutluluk.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Bitlis Doğru Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.