Değerli okurlar,
Ramazan Bayramı’nda kısa ama anlamlı bir gezi rotası çizerek Şanlıurfa ve Gaziantep’e küçük ziyaretlerde bulundum. Özellikle tarihiyle hafızalara kazınmış Şanlıurfa’da, geçmişin izlerini taşıyan mekanları gezip bilgi edinme fırsatı yakaladım. Aynı şekilde Gaziantep’te de vakit buldukça tarihi yerlerde dolaşarak tarihe tanıklık ettim.
Bu iki şehirde beni en çok etkileyen şey, tarihi değerlere verilen önem ve yapılan özenli koruma çalışmaları oldu. Gerek düzenlemeler gerekse aydınlatmalarla şehirlerin geçmişi, bugüne taşınmış. İnsan ister istemez şu soruyu soruyor: “Biz neden yapamıyoruz?”
Mardin’e gitmedim. Çünkü bayram yoğunluğunda adım atacak yer bulamayacağımı biliyordum. Zaten Mardin’in anlatılmaya ihtiyacı yok, orası artık yaşayan bir açık hava müzesi.
Ve döndüm. Gecenin bir vakti Bitlis’e giriş yaptım. İçimde Urfa ve Antep’in o tarihi dokusu, gözümde ışıklandırılmış caddeleriyle yansıyan geçmişin güzelliği… Ama Bitlis’e adım attığım an karşılaştığım manzara: karanlık ve sessiz bir şehir. Oysa ki Bitlis’in tarihi zenginliği birçok şehirden fazla. Ancak ne acıdır ki, harabe halde duran yapılar halen onarılmamış, giriş noktalarında bile bir karşılama hissi yok.
Özellikle Bitlis’in tam girişinde, karşı mahalledeki sit alanı içinde yer alan tarihi yapıların bir an önce onarılması şart. Bu yapılar sadece geçmişin izlerini taşımıyor; aynı zamanda şehrin kimliğine ilk adımda ışık tutabilecek bir potansiyele sahip. Girişteki bu tarihi alan düzenlenip ışıklandırılsa, şehrin ilk izlenimi bambaşka bir etki yaratabilir.
Daha önceki bir yazımda da vurgulamıştım: Bitlis’in tarihi mutlaka basılı materyaller ve görsel tanıtımlarla ön plana çıkarılmalı. Ama o günden bugüne ne bir çalışma gördüm ne de duydum.
Düşünün, başka şehirlerin tarihine özenle dokunulurken, Bitlis’te geçmiş tozlar içinde unutuluyor. Geceleri karanlığa gömülen bir tarihten bahsediyoruz… Oysa ki sadece girişe yapılacak etkili bir ışıklandırma bile şehrin ruhunu anlatmaya yetecek.
Acı ama gerçek bir tablo bu. Bitlis; ışığını, ilgisini, değerini bekliyor.

Serkan Olcay