Bitlis ve çevresinde, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerin kendilerini “gazeteci” olarak tanıtıp kurum ve kuruluşlarda dolaştıklarını görmekteyiz. Ellerinde ne bir haber etiketi ne de gazeteciliğe dair bir eser bulunan bu kişiler, sosyal medyada birkaç paylaşım yaparak meslek unvanına sahip çıktıklarını zannetmektedir.
Daha öncede bu konuya dikkat çekmiş detayları aktarmıştım. Bakıyorum yine bu aralar bu kişiler, yerel yönetimlerden kamu kurumlarına kadar pek çok noktada boy gösteriyor, hatta ağırlanıyorlar. Ancak sormak gerekir: Gerçek gazeteci, haberiyle, eleştirisiyle ve yaptığı araştırmalarla toplumun sesi olmaz mı? Kendini “gazeteci” olarak lanse eden ama ne bir habercilik refleksi ne de mesleki sorumluluğu bulunan bu kişiler, maalesef meslek onuruna gölge düşürüyor.
Burada en büyük görev, il yöneticileri ve kamu kurumlarına düşüyor. Gerçek gazetecilik ile bu “gölge oyuncuları” arasındaki farkı görmeli ve gereksiz meşruiyet sağlamaktan kaçınılmalıdır. Aksi takdirde, halkın doğru bilgiye ulaşması zorlaşacak ve bu kişilerin kişisel çıkarları, kamu yararının önüne geçecektir.
Bitlis ve çevresinde gazetecilik kisvesi altında yapılan bu tiyatroya artık bir son verilmelidir. Kamu kurumlarının bu kişileri dikkate almamaları, mesleğin onurunu korumanın ilk adımı olacaktır. Gazetecilik, toplumu aydınlatma sanatıdır; bu sanat, ehil olmayan ellerde değerini kaybeder.
Serkan Olcay