Ülkemiz genelinde olduğu gibi her yıl 11 Kasım’da Bitlis’te binlerce ağacın toprakla buluşması, toplum olarak çevreye olan duyarlılığımızı sergileyen güzel bir örnek.Bu ağaç dikim etkinlikleri, gelecek nesillere daha yeşil bir dünya bırakma amacını taşırken, aynı zamanda doğanın korunması için el ele veren bir topluluğun sembolü haline gelmiş durumda. Ancak bu coşkulu faaliyetlerin yalnızca ağaç dikimiyle sınırlı kalması, uzun vadede çevreye olan faydamızı sınırlayabilir. Bu sebeple, bu etkinlikleri daha eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmekte fayda var.
Her şeyden önce, ağaç dikimi yalnızca bir başlangıçtır. Ağaçların toprakla buluşması, uzun ve zahmetli bir sürecin ilk adımıdır. Eğer bu dikilen fidanlar yeterince ilgi görmez, doğru bakım ve korunma süreçleri uygulanmazsa, büyük bir kısmı ne yazık ki kuruyup gidecektir. Bu da büyük emeklerle gerçekleştirilen bir faaliyetin verimsiz bir hale gelmesine yol açar. Ne yazık ki ülkemizde, birçok ağaç dikim kampanyasında görülen en büyük eksiklik, ağaçların dikim sonrası bakımıdır.
Özellikle, dikim sonrası dönemde sulama, toprak kalitesinin korunması, fidanların hastalıklara ve zararlılara karşı korunması gibi detaylar çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa ki genç fidanlar, ilk yıllarında oldukça hassas bir yapıya sahiptir. Yeterli sulama yapılmazsa, fidanlar kök salamaz ve yaşama tutunamaz. Benzer şekilde, toprak erozyonu ve hayvanların zarar vermesi gibi tehlikelere karşı önlemler alınmazsa, bu fidanlar büyümeden yok olabilir.
Daha da önemlisi, bu dikim faaliyetlerinin sürdürülebilir olması için etkin bir izleme ve bakım planına ihtiyaç var. Her yıl binlerce ağacı toprakla buluşturmak elbette harika bir başlangıç, ancak bu ağaçların yıllar içinde büyüyüp ormana dönüşmesi için düzenli takip şart.
Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler arasında daha sürdürülebilir iş birliklerine ihtiyaç duyuyoruz. Gönüllülerin katılımını yalnızca ağaç dikim gününe değil, sonrasına da yaymak gerekiyor. Ayrıca, okullarda bu projelere dair uzun vadeli eğitimler ve farkındalık çalışmaları yapılabilir. Gelecek nesillerin çevreye duyarlı olması, dikilen ağaçların büyüyüp gökyüzüne uzanması kadar önemlidir.
Bitlis’te yapılan bu anlamlı ağaçlandırma çalışmaları, çok önemli bir adım olsa da, kalıcı fayda sağlamak için süreklilik ve emek gerektiriyor.
Belki de bu çabayı kutlarken, aynı zamanda sorumluluğumuzu hatırlamalı ve gelecekte yeşil bir dünya yaratmak için sadece fidanları toprakla buluşturmakla kalmamalıyız. Bu fidanları yaşatmak, korumak ve büyütmek de bizlerin görevi.
Aksi halde, orman olma potansiyeli taşıyan alanlar, kurumuş ağaç yığınlarına dönüşebilir. Yeşil bir gelecek istiyorsak, doğa bize yalnızca dikmekle değil, emekle ve sabırla karşılık verir.
Serkan Olcay