AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Yenidoğan çetesinin tamamen çökertilmesi, varsa benzerlerinin de bertaraf edilmesi için güçlü bir çalışmayı sürdürüyorlar” dedi. Çelik, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölümüne ilişkin de, “Bugün vatansız olarak bu dünyayı terk etti. Kuşkusuz dinimize yaptığı kötülükler, milletimize yaptığı kötülükler, insanlığa yaptığı kötülükler böyle bir şahsın ismini Netenyahu gibi biriyle yan yana yazdırması neticesinden başka bir sonuç doğurmayacaktır” diye konuştu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu. Çelik, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölümüne ilişkin, “İslam’a ve insanlığa hizmet ettiğine dair ifadeler var. Halbuki İslam’a ihanet etmiş, insanlığa ihanet etmiş, milletimize ihanet etmiş bir haindi. Bugün vatansız olarak bu dünyayı terk etti. Kuşkusuz dinimize yaptığı kötülükler, milletimize yaptığı kötülükler, insanlığa yaptığı kötülükler böyle bir şahsın ismini Netenyahu gibi biriyle yan yana yazdırması neticesinden başka bir sonuç doğurmayacaktır. Ve bütün bir geçmişe doğru bu değerlendirildiğinde gerek 15 Temmuz darbe girişimiyle ortaya çıkan tablo gerek daha sonra yürüttükleri faaliyetler bu terörist başının aslında ülkemizdeki milli egemenliği gasp etmek üzere, milli egemenliği çalmak üzere ordumuza, milletimize büyük kötülükler yapmak üzere bir projenin taşeronunu yaptığını net bir şekilde göstermektedir. Sonraki süreçte de açık bir şekilde görüldü. Terörist başı Fettullah Gülen aslında gerek kurduğu ihanet şebekesiyle gerekse bu ihanet şebekesi vasıtasıyla hizmet ettiği odaklar vasıtasıyla büyük bir ihanet ve cinayet ağının mimarlığını yapmıştı. Emperyalizmin firavunlarına belamlık yapmış bir haindi. Bugün de bütün bu suçlarıyla birlikte bütün bu ihanetlerle ve cinayetlerle birlikte bu dünyayı terk etti. Bu örgütün fiziki unsurlarıyla sonuna kadar mücadele edeceğimiz konusundaki kararlılıkta hiçbir eskime yavaşlama ya da gevşeme söz konusu değildir. Aynı zamanda bu zihniyetle de aynı güçle mücadele etmemiz gerektiğinin farkındayız. Uzun zamandır bu örgüt mensuplarının yaptığı faaliyetlere dikkat ettiğimizde bunların aynı ihanet ve cinayet şebekesini işler kılmak için işlevsel kılmak için çeşitli ülkelerde ülkemize karşı faaliyetler yürüttüğünü çeşitli bağlantılar kurmaya çalıştıklarını ve kendilerince uygun bir fırsat bulmaya çalıştıklarını net bir şekilde görüyoruz. Ülkemizdeki milli egemenliği gasp etmeye çalışan ülkemizin değerlerini yok etmeye çalışan emperyalist projelerin taşeronluğunu bunlara belamlık yapmış bir şahıstı ve bütün bu kötülüklerle birlikte bu dünyayı terk etmiş oldu. Bu zihniyetin, bu şebekenin şimdi yaptıkları bir takım açıklamaları gördüğümüzde de aynı zihniyeti aynı ihanet ve cinayet şebekesinde sürdürmeye çalıştıklarını görüyoruz” diye konuştu.
“Bu yapıyla hiç gevşemeden, hiçbir esneklik göstermeden aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz”
15 Temmuz’dan sonra özellikle darbe girişiminin bertaraf edilmesinden sonra örgütün kimler tarafından himaye edildiklerini de daha net bir şekilde görmüş olduklarını ifade eden Çelik, “Dünyanın çeşitli yerlerinde kurdukları ağların üzerine gitme konusunda Cumhurbaşkanımızın kesin kararlılığı ve talimatıyla birçok odakları bertaraf edildi ve kutsal değerlere ve insanlığa kötülük etme bakımından ismini Netanyahu gibi katillerle yan yana yazdıran, İslam’ı istismar eden, milli değerlerimizi istismar eden bir kötülük abidesinin hayatı bu şekilde son bulmuş oldu. Bu yapıyla hiç gevşemeden, hiçbir esneklik göstermeden aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Filistin meselesi ve Gazze’de, Lübnan’da yaşananların bugün de MKYK’nın ana konusu olduğunu bildiren Çelik, “Dışişleri Bakanlığımızın sunumu vardı. O sunum çerçevesinde kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirildi. En son Yahya Sinvar’ın şehit edilmesiyle Netanyahu hükümetinin katliamlarına devam ettiği net bir şekilde bir kere daha görülmüştür. Bu katliam şebekesinin bugün Filistin meselesini MKYK’mızda ayrıntılı bir şekilde ele almamız vesilesiyle de gördük ki aslında rakamlar, cinayetler, ortaya koydukları soykırım gerçekten Nazileri fersah fersah geçmiş, Nazilerin yaptıklarının çok ötesine geçmiş, Nazilerden daha beter bir tablo ortaya çıkarmıştır. Biliyorsunuz Yahudi asıllı Kanadalı bir akademisyen doktor kitapları Türkçe’ye de çevrildi. Yahudidir kendisi ve İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımı bence çok iyi anlatıyor. ’Nazilerin toplama kampında yaptıklarının bir benzeridir’ diyor. ’Bu aynı’ diyor, ’TikTok’da, Facebook’ta, Instagram’da bu toplama kampında gerçekleşenleri izliyormuşuz gibi’ diyor. Eğer diyor ’Naziler Yahudilere karşı soykırım yaparken TikTok, Facebook, Instagram gibi araçlar olsaydı ancak bugün gördüğümüz görüntüleri görürdük.’ Bu son derece çarpıcı bir anlatım” ifadelerini kullandı.
“Lübnan’ı da şimdi Gazze’ye benzetme konusunda bu katliam şebekesinin faaliyetleri devam ediyor”
Geçen gün yine Mescidi Aksa’ya dönük bir saygısızlık daha gerçekleştiğini bu katliam ve soykırım şebekesinin insanlık dışı kişiler olduğu, insanlık dışı karakterlere sahip oldukları canavarca hislerle hareket ettikleri net bir şekilde görüldüğünü vurgulayan Çelik, “Ama esas problem bugün bunlara destek verenler, bunlara silah temin ederlerdir. Daha da ilerisi Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu İnsani İşler Özel Temsilcisi’nin şöyle bir ifadesi var; ’İsrail Filistin’e gıda ve ilaç yardımını durdursa bile biz ona silah vermeye ve destek olmaya devam edeceğiz’ diyor. Nitekim geçen gün Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un ziyareti vesilesiyle Almanya’nın tavrını da gördük. Maalesef Alman Dışişleri Bakanı son derece talihsiz açıklamaları arka arkaya yaptı geçtiğimiz günlerde. O kadar büyük bir pervasızlık ki yine bugün Birleşik Milletler Geçici Görev Gücü’nü adına yapılan açıklamada yeni bir İsrail saldırısından da bahsediliyor. Dolayısıyla Netanyahu hükümeti insana ait, insanlığa ait, barışa ait her şeyi hedef almaya devam ediyor. Bu yayılmacı ve saldırgan politikanın durmayacağı görülüyor. Ama buna bu şekilde silahla destek olanlar eninde sonunda bunun altında kalacaklardır. Bunu bugün durdurmayanlar yarın bir gün kendi halklarının daha büyük tepkisiyle dünyada yükselen daha büyük bir tepkiyle karşı karşıya kalacaklardır. Eninde sonunda bu soykırım şebekesi insanlık mahkemesinde yargılanacak ve hak ettikleri en ağır cezayı alacaklar. Liderlerin dik duramaması Cumhurbaşkanımızın yaptığı gibi kararlı bir şekilde ilerleyememesi Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu kararlı tavrın ve dik duruşun benzerini gerçekleştirememeleri büyük bir problemdir. Geçen de Fransa Cumhurbaşkanı Macron bütün bu yapılanları eleştiren bir cümle söyledikten sonra öylesine bir kampanyayla karşı karşıya kaldı ki en son neredeyse ’antisiyonizm antisemitizmdir’ demeye getirdi. Halbuki Siyonizm’e verilen bu şekildeki tavizlerin hiçbiri bunu yapanların faydasına değildir. Nitekim Euronaval 2024 Fuarı’na İsrail’in katılmasını engellediği için Netanyahu hükümeti Macron hakkında hukuki girişim başlatacaklarını söyledi. ’Antisiyonizmi, antisemitizm’ olarak adlandırmak hem toplama kamplarında hayatını kaybetmiş Yahudiler’e büyük haksızlıktır. Hem de bugün Gazze’de on binlerce kadını, çocuğu ve masumu öldüren bu soykırım şebekesini aklama faaliyetidir. Bugün insanlık değerleriyle Siyonizm karşı karşıyadır. Herkes tarihteki safını ya insanlık değerlerinden yana ya da bu Siyonist saldırganlıktan yana koyacaktır. Tarihin doğru tarafında durmayanlar bunun lekesini ve acısını ömürleri boyunca yaşayacaklardır” dedi.
“Cumhurbaşkanımız sonuna kadar tavizsiz bir şekilde bu meselenin üstüne gidilmesi gerektiği konusundaki tutumunu ortaya koydu”
Yeni doğan bebekleri öldüren cinayet şebekesiyle ilgili gündemi ve gelişmeleri ve bu şebekeye dönük her türlü girişimi yakından çok ciddi bir şekilde takip ettiklerini kaydeden Çelik, “Kuşkusuz Sağlık Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız tam bir koordinasyon içerisinde. Bu çetenin tamamen çökertilmesi, varsa benzerlerinin de bertaraf edilmesi için güçlü bir çalışmayı sürdürüyorlar. Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerdeki kabulünde Adalet Bakanımız ve Sağlık Bakanımız kendisine bilgi verdiler ve Cumhurbaşkanımız sonuna kadar tavizsiz bir şekilde bu meselenin üstüne gidilmesi gerektiği konusundaki tutumunu ortaya koydu. Bu şekilde bu yeni doğan çetesinin tümüyle yeni doğan bebekleri öldüren bu cinayet şebekesini tümüyle kazıyacağımızı ve en ağır cezayı almaları için gayret edecek, gayret göstereceğimizi ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.
“Türkiye’nin dünyanın her türlü birliğinde, her türlü platformunda yer alma iradesi baştan itibaren ilan edilmiştir”
Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Kazan’a ziyareti olacağını söyleyen Çelik, “Bu vesileyle BRICKS toplantısı gerçekleşecek. Türkiye’nin şimdiye kadarki geleneksel ittifakları, geleneksel tarihsel yürüyüşü korunurken, aynı zamanda ilişkilerin çeşitlendirilmesi açısından da Türkiye’nin dünyanın her türlü birliğinde, her türlü platformunda yer alma iradesi baştan itibaren ilan edilmiştir. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımız bu zirveye katılımı ve bu çerçevede yapacağı temaslar da önümüzdeki dönem için yol gösterici ve aydınlatıcı olacaktır” diye konuştu.
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayen Çelik, “Yenidoğan çetesine ilişkin buna benzer bizim bilmediğimiz farklı 12 bebek dışında başka bebek vakaları var mı? Ve şöyle iddialar da ortaya atıldı; pandemi döneminde de entübe olan hastalara veya yaşlılara yönelik de benzer uygulamaların olduğu yönünde iddialar da var sosyal medyada. Bizim bilmediğimiz farklıca vakalar da var mı? Ve ek olarak da bu konuyla alakalı suçluların en ağır cezaları almaları dışında toplum vicdanını rahatlatacak ilave bir adım da atılması muhtemel midir?” şeklindeki sorusu üzerine Çelik, “Bu bahsettiğiniz iddiaların hepsi ayrıntılı bir biçimde inceleniyor. Bunlar nihayetinde çeşitli vatandaşlarımız tarafından, bazı sağlık çalışanları tarafından dile getiriliyor. Bu önemlidir, önemsizdir ayrımı yapılmaksızın hepsi en ayrıntılı bir biçimde inceleniyor. Bununla ilgili vardığımız sonuçları en kapsamlı şekilde muhakkak surette kamuoyuyla paylaşacağız. Çünkü bu yeni doğan bebekleri öldüren bu çetenin diyaloglarında ortaya çıkan vahşet aslında gerçekten her birimizin ömrü hayatında çok nadir rastladığı bir vahşet örneği. Dolayısıyla bahsettiğiniz şekilde çeşitli başka alanlarla ilgili olarak da gündeme geldi. Burada bu işlerin içine bulaşanlar var mıdır, bu iddialar doğru mudur? Bunların hepsinin inceleneceğinden hiç kuşkunuz olmasın. Şöyle bir tartışma yürüyor o da şu: Yani bunları bu hastaneler kapatılır, yarın bir gün aynı kişiler başka isimlerle bunları açar şeklinde, bu konularda da hassasız, bunları da takip ediyoruz. Yine aynı şekilde bahsettiğiniz şimdi tabii şöyle bir tablo da ortaya çıkmıştır, bunu da kesinlikle gayet doğal karşılıyoruz. Birçok alanda bahsettiğiniz konularla ilgili olarak acaba burada da böyle bir şey var mıdır gibisinden şüpheler gündeme gelmiştir. Bu şüpheler niye gündeme geliyor diye herhangi bir şey söylemiyoruz, iki şey arasındaki şey önemlidir. Bir yandan gerçekten bahsettiğiniz pandemi zamanında ve diğer zamanlarda büyük bir fedakarlıkla çalışan sağlık çalışanlarımızı topyekun töhmet altında bırakacak cümlelerden de kaçınmak gerekir. Aynı şekilde meseleyi sadece yani burada birkaç konuyla sınırlı tuttuk, kapattık gibisinden davranmayın diyerek vatandaşlarımızdan gelen eleştiriler veya vatandaşlarımızdan gelen uyarılar var bu konuyu da son derece ciddiye aldığımızı ifade etmek istiyoruz. Burada Sağlık Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız tam bir koordinasyon içinde çalışacak. Mesela bizim aynı şekilde CİMER’e geldiği gibi bizim partimize gelen bir ihbar söz konusu olduğunda da bütün ayrıntılarıyla bakıyoruz. Biliyorsunuz bu tip zamanlarda doğrusu olan, yanlışı olan çok sayıda ihbar söz konusu olabiliyor. Ama doğrusunu-yanlışını biz ayırt etmeyeceğiz, bunu ilgili makamlara ileterek en ayrıntılı şekilde bakılmasını sağlayacağız. Gerçekten günlerdin bizi uyutmayan diyaloglar ve tablolar ortaya çıktı. Vatandaşlarımızdan gelen her ihbarı, sizin gibi bu konuyu takip eden arkadaşlarımızın yaptığı her değerlendirmeyi muhakkak surette takip ediyoruz. Bakanlıklarımız da ilgili birimler açısından bunu inceliyorlar. Çıkarsa bunu paylaşırız, başka bir alanda da çıkarsa paylaşırız, üstüne de sonuna kadar gideceğimizi ifade etmek istiyorum birincisi bu” yanıtını verdi.
Çelik, muhalefetten de bazı tekliflerin geldiğini belirterek, “Burada bir topyekun bir suçlamaya gitmeksizin ortaya koyulan her şeye bakıyoruz, değerlendiriyoruz. Denetim sisteminin bütün bu bahsettiğimiz olaylarla ilgili olarak bir daha gözden kaçırmayacak şekilde yeniden güncellenmesinden, daha da güçlü hale getirilmesine. Sağlık sistemi içerisinde sağlık çalışanı sıfatı taşımayan Türk hekimlerinin, Türk sağlık çalışanlarının fedakarlıklarının tam zıddında böylesine ölüm şebekesi kurmuş çetelerin bunlar dünyanın çeşitli yerlerinde de gelişmiş ülkelerin birçoğunda da olabiliyor, gündeme gelebiliyor bunlarla ilgili yeni mekanizmalar da kuracağız. Tabii vatandaşlarımızın gösterdiği infial son derece haklıdır, çünkü ortaya çıkan tablo sayı vermeye bile gerek yok yani bir can, bir bebek bile hayatını kaybetmiş olsa bu asla hiçbirimizin kaybetmeyeceği bir şeydir. Ama dediğim şudur: Biz bunlarla mücadele konusunda acımasız olacağız dediğim zaman bazen yanlış anlaşılıyor, yani cümle yanlış yere gidiyor, o yüzden en yüksek kararlılığı göstereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Hukuk önünde en ağır cezayı almalarını takip edeceğimiz gibi, bu olayların tekerrür etmemesi için ortaya koyulan tüm teklifleri de değerlendirdiğimizi ve bunları birer mekanizmaya dönüştüreceğimizi ifade etmek isterim” dedi.
’Yakın zamanda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani Türkiye’yi ziyaret etti, siz bu ziyareti nasıl değerlendirirsiniz?’ sorusuna Çelik, “Şimdi biliyorsunuz Irak’ta Irak’ın toprak bütünlüğünü ve Irak’ın istikrarını savunmak bakımından güçlü bir ilkemiz var. Sayın Cumhurbaşkanımız en son Irak’ı ziyaret ettiklerinde uzun bir aradan sonra bu ziyaret gerçekleştiğinde ortaya çıkan tabloda bazı ilerlemeler gördük. Burada hem Merkezi Hükümetle hem Kuzey Irak’taki yönetimle özellikle terörle mücadele ve PKK’yla mücadele konusundaki görüşlerimizin daha da yakınlaştığını gördük. Öteden beri Kuzey Irak’la bu konularda daha yakın bir iş birliği söz konusu. Problem burada bahsetmiştik, o gezide de gündeme geldi, şimdi de oradan bazı açıklamalara yapılıyor. KYB’nin yanlış bir yönde hareket etmesidir. Biz KYB yetkililerine de şunu söylüyoruz: Burada Türkiye’ye karşı olan bu terörist unsurlarla, Türkiye’ye karşı faaliyet yürüten bu unsurlarla herhangi bir şekilde yan yana durmasınlar, bunlarla ilişki içerisinde gözükmesinler. Bu bakımdan, bu hassasiyetleri koruma bakımından Neçirvan Beyin ziyareti önemlidir. Hem Irak’taki gelişmeler açısından, hem Kuzey Irak’taki siyasi gelişmeler açısından zamanlaması doğru olmuştur, hem de bölgesel gelişmeler açısından doğru olmuştur. Yerinde ve verimli bir ziyaret olarak gerçekleşmiştir” cevabını verdi.
Bir gazetecinin ’Buna ek olarak geçtiğimiz hafta özellikle gündeme gelmişti Türkiye’de yeni bir çözüm süreci mi başlayacak ve bu uzlaşma söylemleri ne anlam ifade ediyor?’ sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi:
“Şimdi aslında burada net bir şekilde ifade edildi, o da şu: Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclis açılış konuşmasından sonra Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ve Sayın Cumhurbaşkanının Meclis açılış konuşmasındaki ifadeleri iç cepheyi güçlendirme başlığı üzerinden bütün bu bölgedeki gelişmeleri ve diğerlerini birlikte okuduğumuzda Türkiye’de iç cephenin güçlü tutulması Türkiye’de yaşayan herkes için bir sorumluluk olmalı, özellikle de siyaset kurumu bu sorumluluğu yerine getirmelidir. Burada Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden taviz verme, meşruiyet alanlarından taviz verme gibi bir şey söz konusu değil. O zaman da ifade edildi, özellikle terör örgütüne destek veren ifadeler kullanan siyasi partiye dönük olarak bu terörle aralarına mesafe koymaları ve bir Türkiye partisi olmalarına dönük bir davettir. Çözüm süreci, milli birlik kardeşlik projesi dönemlerinde de yapılmak istenen devletin sert gücünü kullandığı kadar yumuşak güç unsurlarını da kullanarak, yani istihbarat teşkilatının görüşmeler yapması yoluyla terör örgütünün silah bırakması ve ülke topraklarını terk etmesiydi. Hatta hatırlarsınız o zaman bu tartışmalar yapılırken Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde şöyle bir açıklama yapmıştı: Ülkeyi terk etmeleri yetmez, silahlarını gömerek ülkeyi terk etsinler diye. Çünkü geçmişte böyle bir irade olduğunu, ama bunun gerçekleşemediği söylenmişti. Bir de öteden beri şu söylenir: Türkiye’de siyasal katılma yolları işte kapalıydı, kapalı olduğu için bu terör gibi yapılar ortaya çıktı diye. Aslında tabii bu hiçbir şekilde terör için de bir bahane değildir, terör nihayetinde bir insanlık suçudur. Ama neticede Türkiye’de siyasal katılma yolları açıktır, dolayısıyla terörün hiçbir meşruiyeti, herhangi bir mazereti zaten söz konusu olamaz. Buradaki iç cephe kavramını Türkiye’nin temel değerleri etrafında, Türkiye’nin temel hassasiyetleri etrafında etrafımızdaki gelişmeleri dikkate alarak daha doğru hareket etme, terör örgütlerine karşı daha kararlı hareket etme, Türkiye’nin demokrasisini, hukuk devletini ve Cumhuriyet’in kazanımlarını daha güçlü bir şekilde koruma şeklinde bir davettir. Bunun bu şekilde anlaşılması gerekir, onun dışında bir kavramsallaştırma söz konusu değildir.”
Çelik, ’CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 29 Ekim resepsiyonu Çankaya Köşkü’nde olsun’ diye bir açıklaması olmuştu. Bununla ilgili değerlendirmeniz nelerdir?’ sorusuna, “Şimdi burada Sayın Özel, 29 Ekim resepsiyonu Çankaya Köşkü’nde olsun derken milletin evi olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin yapılmasını Atatürk’ün mirasına aykırı bir şey olarak ifade ediyor ve aynı zamanda da işte onu olumsuzlayan, Külliye’nin, milletin evinin yapılmasını olumsuzlayan bir tavır içerisine giriyor. Devlet hayatımızda devletin ihtiyaçlarına göre çeşitli zaman dilimlerinde, yani bin yıllık bir zaman diliminden baktığımızda, bin yıllık bir tarih perspektifinden baktığımızda devletimizin ihtiyaçlarına göre devlet başkanlarının kullandığı farklı mekanlar olmuştur, bu devletin ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Bu çerçevede de gelişen ihtiyaçlara göre Cumhurbaşkanlığı Külliyesi milletin evi olarak yapılmıştır. Sayın Özel’in milletin evi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne karşı kullandığı ifadeler son derece yanlış ifadelerdir. Burada özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra külliyenin yapılmasının ne kadar gerekli olduğu görüldü. Bugünkü devlet hayatının ihtiyaçlarını karşılamak bakımından Çankaya Köşkü yetersiz kalınca Külliye bugün bu ihtiyaçları karşılamaktadır. Bin yıllık devlet hayatımız içerisinde bir sürü bu şekilde farklı mekânlar kullanılmıştır. Bu mekânları birbirine kavga ettirme de maalesef Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özel’e nasip oldu, ama kötü bir nasip bu, nasipsizlik aslında, bunu da yapmamak gerekir. Cumhurbaşkanımız Atatürk’ün hatırasını korumak bakımından da bazı faaliyetlerini yine Çankaya Köşkü’nde sürdürmektedir, Çankaya Köşkü de kapatılmış değildir. Ama bugün devlet hayatının ihtiyaçları açısından merkezi olarak kullanılan yer Cumhurbaşkanlığı Külliyesidir, milletin evidir. Bir de tabii biliyorsunuz katılım çok yüksek oluyor artık resepsiyonlara, binlerce kişinin üzerinde bir katılım yapılıyor. Dolayısıyla bu çerçevede yine 29 Ekim resepsiyonu milletin evi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşecektir. Sayın Özel’in bu resepsiyonlara katılmak için böyle bir şart koşması da siyaseten absürt bir yaklaşım olmuştur” cevabını verdi.
Bir gazetecinin ‘CHP Genel Başkanı Özgür Özel, HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı bugün cezaevinde ziyaret etti. Doğu-güneydoğu ziyareti öncesinde böyle bir ziyaret yapmasını nasıl değerlendirirsiniz?’ sorusu üzerine Çelik, “Tabii burada kimin kimi ziyaret ettiği bizi çok ilgilendirmez, fakat gördüğüm kadarıyla yapılan açıklamaların şöyle bir ortak noktası var: Hükümete çağrı yapılırken hem ziyaret eden hem ziyaret edilen, hükümete çağrı yaparken şundan bahsediyor: Hükümeti hukukun üstünlüğüne saygı duymaya davet ediyorlar. Hukukun üstünlüğüne saygı duymaktan bahsedenlerin öncelikle terör örgütü hakkında ne düşündüğünü söylemesi lazım. Yani burada Kobani olaylarında gerçekleşen eylemleri ve bu Kobani eylemlerinde yapılan konuşmaları biliyoruz. Terörist başının heykelini dikmekten kimin bahsettiğini biliyoruz. Bunlarla hesaplaşılmadan, bunlarla yüzleşilmeden hukukun üstünlüğünden bahsetmek sadece bir takiye oluyor. Hukukun üstünlüğü öncelikle terörün dışlanmasından geçer. Çünkü hukuk devletinin en büyük tehdidi terördür ve terör örgütleridir, esas olan bununla ilgili ne söylendiğidir” diye konuştu.
Enteresan bir şekilde bütün cümlelerin hükümete karşı söylendiğini ama terör örgütüne karşı hiçbir şey söylenmediğini ifade eden Çelik, “Bu şekilde hem ziyaret edenin cümlelerinde, hem ziyaret edilenin cümlelerinde bütün meselelerin kaynağı olarak kabine ve hükümet gösterilmiş ve bu şekilde çağrı yapılmış. Hâlbuki hukukun üstünlüğünden bahsediyorsak bunun tarihini de hemen geçtiğimiz yıllardaki tarihini de masaya yatırabiliriz, ama biraz geniş vakit alır, onu başka zaman yaparız. Öncelikle Kobani olayları başta olmak üzere, terörist başının heykelini dikmekten bahsetmek şeklindeki yaklaşım başta olmak üzere bunlar konusunda belki bunların yanlışlıkları konusunda Sayın Özgür Özel’in bir şeyler söylemesi ve burada PKK terör örgütüne karşı net bir tutum geliştirilmesi gerektiği konusunda bir şeyler söylenmesi ve bunun kamuoyuyla paylaşılması gerekirdi. Dışarıya çıktıktan sonra yapılan açıklamanın ana temasının bu olması gerekirdi. Bir de tabii Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar olan süreci değerlendirerek Sayın Özel’in konuşmasında bundan sonrasında da şöyle yapacağız gibisinden bir yaklaşım ortaya koyulduğu görülüyor. Bu da tabii tek millet prensibine bizim açımızdan aykırıdır” ifadelerini kullandı.
“Biz Türkiye’de herhangi bir şekilde ikinci sınıf bir vatandaş olgusu kabul etmiyoruz”
Türkiye’de herhangi bir şekilde ikinci sınıf bir vatandaş olgusu kabul etmediklerini belirten Çelik, “Burada bütün Kürt vatandaşlarımızı kastederek kendilerini eşit hissedinceye kadar diyor Özgür Özel, bu eşitsizliklerle ilgili bütün biz bu düzenlemeleri yaparken, bu eşitsizliklerle mücadele ederken, ben çok iyi hatırlıyorum, Meclis’te karşımızdaki en sert blok Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Yani biz Kürt vatandaşlarımıza dönük ayrımcılıkları kaldırırken, Kürt vatandaşlarımıza dönük birtakım yanlış uygulamaları kaldırırken karşımızdaki en sert blok Cumhuriyet Halk Partisi’nden oluşuyordu. Ve aslında hatta Cumhuriyet Halk Partisi’nin o zamanki yöneticileri bütün bu düzenlemeler yapılırken askeri vesayeti ve yargı vesayetini kışkırtmak için ciddi bir faaliyet içerisindeydi. Dolayısıyla o süreç bir bakıma da Cumhuriyet Halk Partisi’nin statükoculuğunu bertaraf ederek demokratik bir düzlememe geçmiştir” şeklinde konuştu.
Başörtüsü sorunu söz konusu olduğunda başörtüsü sorununun en büyük siyasi destekçisinin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söyleyen Çelik, “Sorunu biz çözdük, biz çözdükten sonra sorunu yıllar geçti aradan Sayın Kılıçdaroğlu çıktı bu konuyu gündeme getirdi, ’Bu konuyu çözeceğiz’ dedi. Hâlbuki biz bu konuyu çözerken karşımızda olanların içerisinde o zaman işte Grup Başkan Vekili olarak da, Genel Başkan olarak da Sayın Kılıçdaroğlu vardı. Aynı mesele Kürt vatandaşlarımıza dönük ayrımcı uygulamaların kaldırılmasında da söz konusu oldu. Biz bu meseleleri çözerken, bunları kaldırırken karşımızda yine Cumhuriyet Halk Partisi vardı. Şimdi biz bu meseleleri çözmüşüz, bunları kaldırmışız, bu ayrımcılığı bitirmişiz, Türkiye’de herkes birinci sınıf vatandaştır konumunu pekiştirmişiz, bu sefer çıkıyor mesele geçtikten sonra Özgür Özel bunu gündeme getiriyor, yani Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki gecikmiş tarih okumasını bu meselede yine Özgür Özel gecikmiş bir tarih okuması olarak gündeme getiriyor. Demokratikleşme konusunda biz bu mücadeleleri verirken karşımızda olanlar, bugün bu mücadeleleri vereceklerinden bahsediyorlar. Bu da gerçekten anakronik bir durum, tarih dışı bir alanda yapılan bir siyaset olarak gündeme geliyor” şeklinde konuştu.
İsrail’den yapılan birtakım açıklamalara bakıldığında İran’ın nükleer tesislerini, petrol tesislerini vuracaklarını söylediklerini belirten Çelik, “Şimdi peki İran’ın nükleer tesislerinin vurulmasına karşı net cümle kuran ülkelerden birisi hangisi? Amerika Birleşik Devletleri. İsrail’e her konuda kayıtsız şartsız destek veren onlar bile bir nükleer tesisin vurulmasının ortaya çıkaracağı insani felaketin simülasyonlarına baktığınızda, bütün bir bölge için nasıl tehdit oluşturduğunu net bir şekilde görüyorlar, çok büyük bir alanda çok büyük bir insani, siyasi ve askeri tehdit ortaya çıkarıyor. Şimdi bunu da çıkıp da bizdeki bir muhalefet partisinin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin sözcülerinin işte hiçbir tehdit değerlendirmesi ve analiz yapılmaksızın sadece temenniler düzeyinde böyle bir şey söz konusu değildir demesi, doğrusunu söylemek gerekirse tam bir bilinçsizlik ve sorumsuzluk durumudur. Burada İsrail hem bölge için hem insanlık için bir tehdittir” dedi.