İstanbul’da, 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk eden çete, soğukkanlı ve profesyonel profil çiziyor. Bazı bebeklerin ölümüne de neden olan çete üyelerinden 22’si tutuklandı, bazı hastaneler de kapatıldı. Çete, yoğun bakımı ihtiyacı olan ve olmayan bebekleri, anlaşmalı hastanelere yönlendiriyordu, bebekleri gereğinden fazla yoğun bakımda tutuyordu, bu şekilde her bebek için günlük 7 veye 8 bin lira ücret alıyordu. Sistem SGK ve aileleri dolandırmak üzere kurulmuştu.
BEBEK ÇETESİ NEDİR?
Yenidoğan bebeklerin bazıları, doğumdan sonra yoğun bakıma ihtiyaç duyuyor. Çete, bu durumu fırsat bilerek, bebeklerin yoğun bakım gereksinimi paraya çevirmeye başladı. Bebekler, uygun sağlık hizmeti alacakları hastanelere değil, 112 Acil Servisi ile ortak çalışan şüphelilerin seçtiği ve “örgüt adına kârlı görünen” hastanelere gönderiliyordu. İddianameye göre, çetenin asıl amacı bebeklerin iyileştirilmesinden ziyade daha çok para kazanmaktı. Fakat enfeksiyona açık bir ortam olan yenidoğan ünitelerine yatırılan bebeklerden bazıları, normalden daha uzun süre yatılı kaldıkları veya hiç gereksinim yokken bu bölüme yönlendirildikleri için hayatını kaybetti. Şüpheliler ayrıca, usulsüz bir şekilde hastanedeki ilaçları satarak maddi kazanç elde ediyordu.
BEBEK ÇETESİ NASIL ÇALIŞTI?
Yoğun bakıma ihtiyaç duyan bebekler, doktordan hemşireye kadar, organize ve koordineli olarak istismar edildi. Yenidoğan ünitesinde hayatını kaybeden bir bebeğin annesi olan B.N.’nin anlatımı aileleri nasıl bir sistem kurulduğunu iyi gösteriyor:
“Kızım yoğun bakımda 3 gece kaldı. Sonrasında doktor bana, ‘Burası 1 aylık bebekler için bir yer. Sizin bebeğiniz burada kalırsa ölür. Başka hastaneye gidin’ dedi. Biz hastane bulamadık. Yoğun bakımdan sorumlu doktor bize bir hastane söyledi. Yoğun bakım ücretinin gecelik 7.000 lira olduğunu, kızımın 2 hafta tedavi görmesi gerektiğini anlattı. Kabul ettik. 35.000 lira ödeme yaptım. Bana medikal bir çok şey aldırdılar. Sonrasında hastaneden çıktım. Ertesi gün beni arayarak hastaneye gitmem gerektiğini söylediler. Hastaneye gittiğimde doktor kızımın sabaha karşı öldüğünü söyledi. Bebeğim diğer hastanede 4 gün kaldı. Bu hastanede 1 gece kaldı. Sabah saatlerinde ölüsünü aldım.”
ÇETENİN LİDERİ KİM?
İddianaeye göre, acil durumdaki hasta bebekler, anlaşmalı hastanelere, yeterli kapasite ve donanıma sahip olup olmadığına bakılmaksızın yönlendiriliyordu. Kayıtlarda Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi’nin sahibi olarak görülen Fahrettin Sarı, İstanbul’daki bazı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerini bu yapıyı daha da genişletebilmek için kiralamış, bu ünitelerde kendisini “doktor” olarak tanıtan hemşirelere görev vermişti.
Sorgusu sırasında Sarı’nın, PKK bağlantısı nedeniyle geçmişte yargılandığı anlaşıldı. Sarı, ifadesinde suçlamaları reddetti. Her şeyin prosedüre uygun olduğunu savunan Sarı, banka hesabındaki para hareketlerine ilişkin skandal ifadeler kullandı.
İfadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini söyleyen Fırat Sarı, “Tıp fakültesinde okuduğum zaman PKK örgüt üyeliğinden hüküm giyerek 5 yıl civarı cezaevinde yattım. Medisense Sağlık Hizmetlerini yaklaşık 7-8 yıl önce kurdum. Yüzde 100 hisseli sahibiyim” dedi.
Sarı’nın kendisiyle bağlantısı olmayan hastanelerdeki çalışanlara sürekli para gönderdiği ortaya çıktı. Sarı, bu durumu şöyle savundu:
“Şirketim ve tarafımdan gönderilen paralar daha önce de açıkladığım gibi danışmanlık verdiğim hastanede çalışanlara gönderilen motivasyon amaçlı paralardır.”
ÇETE HANGİ HASTANELERİ KULLANDI?
İddianamede bahsi geçen hastaneler şu şekilde sıralanıyor: “Akabe Sağlık Tesisleri AŞ’ye ait özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri AŞ’ye ait Özel Avrupa Şafak Hastanesi ve Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Medilife Sağlık Hizmetleri ve Yonca Sağlık Hizmetlerine bağlı Özel Bağcılar Medilife Hastanesi ve Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Refik Arslan AŞ’ye bağlı Özel Bağcılar Şafak Hastanesi, Beymed AŞ’ye ait Özel Birinci Hastanesi, Doğamed AŞ’ye ait Özel Doğa Hospital Hastanesi, Reyap AŞ’ye ait Özel Reyap İstanbul Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi, Ekip Sağlık AŞ’ye ait Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Esenler Güney Hastanesi ve Silivri Kolan Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım ünitesi.
BEBEK ÇETESİNİN YAPISI NASIL?
Şüpheli doktor Fırat Sarı’nın kurduğu ve kendi dahil 47 kişinin yer aldığı yapıda, kendi firması olan Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi’nin bir çalışanı olan İ.Ö. ile hareket ediyordu. 112 Acil Servisi’nden bir ambulans şoförü bebekleri hastanelere taşıyor, F.A. ve S.Y. adındaki diğer şüpheliler, İstanbul içi ve il dışındaki sevkleri yönetiyordu. Hastanelerdeki yoğunluktan ötürü başka sağlık kuruluşlarına gönderilmesine onay verilen bebeklerin tespitini ise, İstanbul Esenyurt Belediye Başkanlığı Sağlık Hizmetleri biriminin eski çalışanı R.K. yürütüyordu. Yine G.M.Ö. adlı bir başka şüpheli, şehir hastanesinde kabulünü yaptığı bebekleri “maddi menfaat” karşılığında F.S. ile İ.Ö.’nün idaresindeki hastanelere yolluyordu.
BEBEKLERİ YANLIŞ TEDAVİYLE ÖLDÜRDÜLER Şüpheliler, iddianamede yer aldığı şekliyle, hastanenin donanımına bakılmaksızın sevkleri gerçekleştiriyor, bazı durumlarda “hayatın olağan akışına aykırı olacak düzeyde” hastanelerde bekletiyor uygun olmayan tedavi yöntemleriyle bebeklerin ölümüne sebebiyet veriyordu. Tüm bunlar SGK’dan daha fazla para alabilmek için planlanmıştı. Yine iddianamede 6 aylık bir bebeğin, çocuk yoğun bakım ünitesi yerine doktoru olmayan yenidoğan ünitesine gönderildiği, doktordan habersiz bir hemşirenin bebeğe müdahalede bulunduğu, hayatını kaybeden bebeğe kalp masajı yapıldığı, olayın örtbas edilmesi için ölüm saatinin değiştirildiği, epikriz yazdırıldığı belirtiliyor. Tıbbi bir terim olan epikriz, bir hastanın hastaneye yatışı, tedavi süreci ve taburcu olma durumunu özetleyen bir raporu kast ediyor. BEBEK ÇETESİNİ KİM İHBAR ETTİ?
Bebek çetesi önce bir doktorun ardından da annenin ihbarıyla ortaya çıktı. Türkiye’de yankılanan bu dosya, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuru ile fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gittiğini söylüyor. İddianamede yer aldığı şekliyle bu doktor durumu şöyle anlattı:
“Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık.” dediği belirtildi.
İçişleri Bakanı Yerlikaya, CİMER’e yapılan başvuru ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün ihbarı üzerine Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının koordinasyonunda 21 Mayıs 2023 tarihinde olayla ilgili soruşturma başlatıldığını söyledi. Bakan Yerlikaya, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün 20 Haziran 2023 tarihinden itibaren kapsamlı proje çalışmasını yürüterek tamamladığını belirtti.
BEBEK ÇETESİ İDDİANAMESİNDE NE VAR?
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, çeteyi yönettiği vurgulanan F.S. ve İ.Ö. ikilisi için “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçları yöneltilirken, 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor. Şehir hastanesinde çalışıp bebekleri F.S. ve İ.Ö.’nün kontrolü altındaki yenidoğan ünitelerine “maddi menfaat” karşılığında sevk eden G.M.Ö için aynı suçlardan 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Diğer doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının yer aldığı 18 kişilik gruba da “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay hapis cezası istendi. Kalan şüpheliler için benzer hapis cezalarının istendiği iddianamede, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine “dolandırıcılık” suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi mahkeme heyetine iletildi. Yine dosyanın soruşturma evresinde çalışan Savcı Y.E.’yi Büyükçekmece’deki makam odasında tehdit ettiği ortaya çıkan, savcıyı ve ailesini suikastla tehdit eden kişilere yönelik yürütülen ayrı soruşturmada jandarmanın gözaltına aldığı 12 kişiden dördü serbest bırakılırken, sekiz şüpheliden beşinin tutuklandığı, üçünün de haklarında adli kontrol kararı çıkarıldığı öğrenildi.