Merkezi Bitlis’te bulunan Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği üyeleri Bediüzzaman Said Nursi’nin izinden giderek Osmanlıca el yazması Risale-i Nurları yazıyor. 80 üyesi olan Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği üyeleri, Risale-i Nur’u el yazması olarak gelecek nesillere aktarmak istiyor. Yazılan eserleri kitap haline getiren dernek üyeleri açmak istedikleri Bediüzzaman Külliyesinde veya müzesinde sergilemek amacındalar.
Keçekülahlılar isminin Bediüzzman’nın 1914 ve 1916 yıllarında 5 Bin kişi ile Rus ve Ermenilerle mücadele edenlerden geldiğini belirten Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Gökan Özvural, kendilerinin de torun Keçelkülahlılar olarak Bediüzzman’ın izinden gittikleri söyledi. Özvural, yaptığı konuşmasında şunları söyledi. “Derneğimiz Bitlisli merkezli olup Ahlat’ta da Aksakallılar şubemiz var. Kuruluş sebebimiz ise Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi’yi tanımak ve tanıttırmanın yanı sıra Risale-i Nurları Osmanlıca yazmak ve tanıttırmaktır.
Zaten Risale-i Nur talebesi yazan ve yazdırandır bu düsturla yola çıktık. 1914 ve 1916 olaylarında Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin bu bölgede yaklaşık 5 Bin kişi ile beraber Ruslara ve Ermenilere karşı vermiş olduğu bir mücadele var. Bu mücadelede bizde torun Keçekülahlılar olarak Bediüzzaman’ın ve Risale-i Nurların izindeyiz” dedi.
“BİZİM BİR ARAYA GELMEMİZ ÜSTADIMIZIN TALEBELERİ SAYESİNDE OLDU”
Risalei Nurların yazımını ibadet olarak gördüklerini ifade eden Özvural, sözlerini şöyle sürdürdü. “Osmanlıca Risale-i Nurların orijinal yazılar var elimizde biz bunu ibadet olarak yapıyoruz. Yaklaşık 80 üyemiz var bizim bir araya gelmemizde üstadımızın talebeleri sayesinde oldu. Bu yazdıklarımızı bitirdikten sonra ilk önce bunları kitap haline getiriyoruz. Tabi Allah nasip ederse Bediüzzaman Külliyesi ve müzesi diye bir yer açarsak orada sergilemek istiyoruz” diye konuştu.
“YILDA BİR RİSALE-İ NUR YAZIYORUZ”
Yaklaşık bir saatte bir sayfa yazdıklarını belirten Özvural, “Kitapların 300-350 sayfa olduğunu düşünürsek günde bir saatlik bir ibadet olarak yazdığımız zaman senede bir kitap yazmış oluyoruz. Bu kitapları biz ibadet olarak yazıyoruz. İbadetten bıkma olmaz usanma olmaz. Bu şekilde özellikle Risale-i Nurların orijinallerini muhafaza etmek istiyoruz. Özellikle hemşerilerimizden bizlere Bediüzzaman’ın hemşerileri olarak Osmanlının son günleri Türkiye’nin başlangıcında verilen büyük mücadelede maalesef biz Bediüzzaman’ı tanımıyoruz.
Bu konuda da hem yerel halkımızdan hem de devlet büyüklerimizden destek bekliyoruz. Günümüzde teknoloji o kadar ilerledi ki bu yazdıklarımız bilgisayarlarda yazıcılarda ve fotokopilerde çok çabuk bastırılıp çoğaltılabilir. Ama ibadet olarak yaptığımızın yanı sıra bunun orijinali yazarak çünkü bunu yazmadan ne zorluklarla yazıldığını anlayamayız. Birde tefekkür olan bir ibadet var. Yani yazdığınız zaman bu yapılan hizmeti bu yapılan Kuran hizmetini ne denli zorluklarla bu güne geldiğini daha iyi farkına varıyoruz. Özellikle hemşerilerimizden de istirhamımız bunu yazmak çok rahat her kesimden her insan çok kolaylıkla bunu yazabilir. Yazıyla bir an önce tanışmalarını isteriz. Ben ilk önce Osmanlıca bilmiyordum. Ama yazıyla beraber hem yazmaya hem de okumaya başladım” diye konuştu.